RSS

Etiket arşivi: GENÇLİK

Üstad’ın Vasiyetindeki Gençlik – Hatice Özkan

Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik…

Zamana ve mekâna hükmeden gücün Sahibine teslim olarak; “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir gençlik…

Eskilerin ‘’zamane gençliği işte!’’ diye başlayan eleştiri dolu cümlelerinin hedefi olmayan, emanet bilincine sahip bir gençlik…

Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün ‘dikey’leri ‘yatay’ hale getirecek bir çığlık kopararak ‘Mukaddes emaneti ne yaptınız?’ diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik… Mukaddes emaneti süslü kapların içine koyup, ara sıra tozunu aldığımız raflarda muhafaza ediyoruz cevabına karşılık onu kalbinin raflarında muhafaza edip, gönüllere nakşedecek günü bekleyen bir gençlik…

Gerçek adaleti Hakk’a inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik… İnandıkları şekilde yaşayabilme uğruna her şeylerini terk etmiş Ashab-ı Kehf gençleri gibi Hakk’ı haykırmaktan korkmayan, cesur, imanlı bir gençlik…

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik… Davası uğruna Medine’ye hicret eden, Habibullah’ı kendisine örnek alan genç dava adamı Mus’ab’ın şahsında bir gençlik…

Batı medeniyetine değil de, sahabe nesline; Mus’ab b. Umeyr’e, en Sevgilinin sevdiği Hz.Hatice’ye, Hz.Aişe’ye, Hz.Fatıma’ya benzeme çabasına giren, Hubeyb gibi Resulullah’a içten selam gönderen bir gençlik…

Müslümanlara yapılan zulüm karşısında sessiz kalmayıp, Müslüman kardeşine her yönden destek veren, dua eden “Kim var?” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “Ben varım!” cevabını verici, her ferdi “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik… “Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir!” ikazını düşünüp ölümü tefekkür ederek dünya hayatına aldanmayıp insan ömrünün en verimli çağı olan gençliğini hayırlarla dolduran, Allah’a kulluk gayretinde olan bir gençlik…

Garbın çelik zırhına karşı takva zırhına bürünmüş, ilim silahlarıyla kuşanmış, bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, çıkartma kağıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, fuhuş albümü gazetesi, şaşkına dönmüş ailesi ve daha nesi ve nesi, hâsılı güya kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden silkip atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, tek başına onlara karşı durabilecek ve çetinler çetini bu işin destanlık savaşını kazanabilecek bir gençlik…

Bulunduğu her ortamda sahip olduğu İslami kimliği güvenle ve gururla taşıyacak, bu sorumluluğu önemseyecek bir gençlik ki Üstad’ın deyimiyle gerçek Müslümanlığın ‘’nasıl’’ını ve ‘’ne idüğü’’nü her haliyle gösterecek bir gençlik… Hem şeklen hem manen müslümanlık alametlerini üzerinde taşıyan, kimlik müslümanı olmayıp her an “İslam’ı doğru temsil edebiliyor muyum?” sorusunu kendisine içtenlikle sorabilen bir gençlik…

Gençliğini Allah’a itaat yolunda geçirerek, en yüce Sevgi’ye, Rahman’ın sevgisine layık olacak tövbekâr bir gençlik… Bu sevgiye layık olabilmek için de Üstad’ın Hitabesinde önerdiği tek cümleyle, Allah’ın kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisi’nin fezayı bütün yıldızlarıyla manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak ve O’ndan başka hiçbir tutanak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine layık bir muameleye tabi tutacak bir gençlik…

‘’İbadetin en faziletlisi ilim talep etmek, ilim öğrenmeye gayret etmektir.’’ hadisini kendisine düstur edinmiş, ilmi doyumsuzluk çeken, bilgi yağmuruyla ıslanmayı isteyen bir gençlik…

Sadece kendini düşünmeyip, ‘’İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülükten men’ eden bir topluluk olsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran-104) ayeti kerimesince çaresizlik, anlamsızlık, boşluk içinde kıvranan genç arkadaşlarını kurtarma isteği taşıyan bir gençlik…

Ey Genç İnsan!

Kıyamet günü Allah-u Teâlâ, gençliğini nerede ve nasıl harcadığını soracak! Güzel cevap vermek istiyorsan Üstad’ın vasiyetine kulak ver!

Ey Üstad!

Yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah’a hamd etme makamındayım, diyorsun. Fatih’in Nesli, dava taşını gediğine koyacak ve vasiyetine uyacak! Allah’ın selamı üzerine olsun!

Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes!

Ey kahpe rüzgar, artık ne yandan esersen es!


 
1 Yorum

Yazan: 04 Ağustos 2010 in EDEBİYAT

 

Etiketler: , , , ,